31.12.2011

26.11.2011

Porque

Benimkisi blogspot altyapısıyla tumblr oynamak gibi. Bi' kaç foto bi' kaç video, altına da 2 satır yazı...

 Turkish Depeche Mode

12.11.2011

Sinemanın Ozanı

Benim az konuşan adama saygım büyük. Terrence Malick az konuşur az film çeker. Stalker'ın tabiriyle sinemanın ozanıdır.


Lacrimosa / Ağlamak

12.10.2011

Great Expectations



Ridiculous Thoughts live in Paris 

Büyük beklentilerimiz bi' Charles Dickens romanı değil...

The Cranberries, 2002'deki toplama Stars albümünden 10 yıl sonra 14 Şubatta Roses albümüyle dönüyor. Gerçi 14 Şubatta tarihi potansiyel bi' çiçek, börtü böcek albümü çağrıştırarak korkutmuyor değil...

Limerick'in zalım çocukları, Allah'ınız varsa ki sapına kadar Katoliksiniz, adam gibi albüm yaparsınız da beklediğimize değer. Ben çocuklarımın da yeğenlerimin de The Cranberriesle büyümesini, bana Ode to My Family türküsü seslendirmesini istiyorum. Bu hakkı verdiniz bizlere, biz de histerikçe isterik..Bi' No Need to Argue gibi albüm hakkımız değil mi önce onu kararlaştıralım.

Dünya Gözüyle The Cranberries

7 Yılın Hikayesi

Rock'n Roll'un Steril Çocukları

18.09.2011

Gitmek

Atalarının izinden, onların yolundan gitmeyi düşündün mü hiç?

"Anatol köklerimizi unuttun mu?"



Cengiz Han'ın İzinde - (O Genghis)

30.07.2011

Yarım Yüzyıllık Tutsaklık

"... Fermina Daza sunağın yanındaki insanların büyük çoğunluğunu selamladı, ama en son kalan yakın dostlarını sokak kapısına dek uğurladı; kapıyı her zaman yaptığı gibi kendisi kapatmak için. Gücünün son zerresiyle tam kapatacakken, boş salonun ortasında yas giysileri içinde Florentino Ariza'yı gördü. Buna sevindi; çünkü onu yaşımından çıkaralı yıllar olmuştu ve vicdanı unutuluşla arınmış olarak ilk defa görüyordu onu. Ama ziyareti için ona teşekkür etmeden,Florentino Ariza şapkasını, titreyerek, saygıyla göğsüne bastırdı ve yaşamının dayanağı olan yarayı deşti:
'Fermina,' dedi, "sana sonsuz bağlılık ve bitmeyen aşk andımı dile getirmek için yarım yüzyıl bekledim bu anı"...
 Fermina Daza'nın ilk dürtüsü, daha kocasının cesedi mezarda soğumadan evin kutsallığına saygısızlık ettiği için Florentino Ariza'yı lanetlemek oldu. Ama öfkesinin ağırbaşılığı önledi onu. 'Defol' dedi..."

Gabriel Garcia Marquez | Kolera Günlerinde Aşk

16.07.2011

No Quarted


Robert Plant, Led Zeppelin'in bitmek bilmeyen yeniden birleşme söylentileri için, " tekrar bi' araya gelirsek para dolu bi' çanta için olmaz' demişti. 94'te Mtv için bi'araya geldiler, rivayetlere göre Paul Jones'ı satarak...

Projede avangard takıldılar, Arap çöllerinde Faslı ve Mısırlı müzisyenlerle ortak şarkılar söylediler. Fas'a gittiler, yerel müzisyenlerle takıldılar ki her zaman için o kültüre yatkındılar. Kashmir'i de Fas çöllerinde seyahat ederken yazmışlardı. Yukarıdaki dvdyi bugün D&R'de indirimli görüp aldım, koleksiyonda olsun, göz çıkarmaz. Dvd içeriği zayıf... Kötü bi' şarkıya klip, Robert Plant'in ve Jimmy Page'in Fas'ta bi' sıra gecesinde çekilmiş görüntüleri var. İlgimi çeken başka bi'şeyse Londra da sokak ortasında Mtv'nin Plant ve Page ile röportajları var ama bi' Allah'ın kulu da "bülent başgaaaaan" şeklinde efsanelere ilişmiyor, bıraktım imza isteyeni kafasını çevirip bakan yok. Bugün Sinan Akçıl'ı dinlemek için binlerce kişi stadyum dolduruyor.

Dvd kötü dedim, çünkü proje kötü. Herkesin 'keşke yapmasaydım' dediği işler vardır, Led Zeppelin'in bile..

 *Şovun sonunda Plant ve Page'in Mısırlı perküsyoncularla ortaklaşa derledikleri Kashmir var. Tadından yenmiyor, sizde tadın diye...


10.07.2011

2.06.2011

Dünya Gözüyle Interpol


 Dünya gözüyle gördük. Dünya gözüyle Leif Erikson'u dinleyip 'she feels that my sentimental side should be held with kid gloves' kısmına avaz avaz eşlik ettik. New York'un has çocukları sanki kasettenmişcesine pir-ü pak çaldılar. Bi' The Scale'i ya da Pace is the Trick'i çalmadılar belki ama salatalık bulup tuzlusunu isteyen konuma düşmekten imtina ederim. Hem Interpol'ün sahne duruşu çok esaslı . Vıcık vıcık pogoydu, çıldırmaydı hallerinden eser yok, efendi efendi tıngırdatıyorlar. Böyle steril rock çocukları çok daha makbul benim katımda. Seyirciyle ilişkileri de sadece müzik üzerinden.'Özel Grup' diye yutturmaya çalışılan ama bildiğin alt grup olarak çıkan Mor ve Ötesi gibi şarkı aralarında hükümet kurup, devirmiyorlar. Müziğini çal git, bırak dünyayı kurtarmak Bono'ya kalsın Harun.
'Cool' klanının son temsilcilerinden Paul Banks giderken see you soon dedi. Bizde erkek sözü olarak aldık.

pm: Interpol gibi gelmesine pek olanak vermediğim grubun gelmesini sağlayan, bilet fiyatlarını da makul tutan Pozitif'e teşekkürler.

28.05.2011

Başkaları


"...Tabaklarımnızı aldılar bize limonlu dondurma getirdiler. Nagasava dondurmanın sadece tadına bakıp hemen bi' sigara yaktı. Hatsumi dondurmasına eline bile sürmedi. Bense, dondurmamı bitirdim, kahvemi de içtim. Hatsumi yan yana masanın üzerine koyduğu ellerini seyrediyordu. Her şeyi gibi, elleri de zarifti, şıktı. Naoko ve Reiko'yu düşündüm, şu sırada ne yapıyorlardı acaba? Belki de Naoko kanepee uzanmış, okuyor ve Reiko'da gitarla Norwegian Wood'u çalıyordu. Birdenbire, onların yaşadığı o küçük odaya dönmek için dayanılmaz bi' istek duydum. Burada ne işim vardı benim yahu?

-Bizi Vatanebe ile beni, birbirimize benzer kılan, başkalarından anlayış beklemememiz, dede Nagasava. Bu yüzden farklıyız biz.Herkeste çevredekiler tarafından anlaşılma isteği, bir saplantıya dönüşmüş, ama ne ben ne de Vatanebe, böyleyiz. Başkaları bizi anlamış anlamamış umrumuzda bile değil. Biz biziz, başkaları da başkaları..."

Haruki Murakami / İmkansızın Şarkısı (Norwegian Wood, ノルウェイの森)


23.05.2011

"Gördüm Neslimin En İyi Zihinlerinin Buhranlarla Mahvolduğunu..."



Ben Ayrıntı Yayınlarından beklerdim bu tarz bi' çalışmayı. Herlade Kaybedenler Kulübü'nün getirdiği rüzgar 6.45'e yaramış. Kadıköy-Bahariye-Moda'da hasat mevsimi var. Undergruound Poetix adlı 'pahalı fanzin de' o toprakların mahsülü. Her sayısında Beat kuşağına dair yazı olur. Truman Capote ve Nick Hornby kitapları da Sel yayıncılıktan çıkıyor ayrıca.

Mecmuadan laflıyorken, Türk Edebiyatı Vakfı'nın çıkardığı Türk Edebiyatı Dergisi var. Ahmet Kabaklı çıkarıyordu. Sultanahmet'te kitapevleri var. Derginin 2-3 yıl önceki eski sayılarının bile yeni sayı fiyatından satılmasının izahı var mı? Fiyatı 7 tl.

Az önce eve gelirken, apartman girişine konulmuş yığınla eski dergi gördüm. Çoğunluğu ev dekorasyon ve kadın dergisi. Esquire falan vardı bakayım dedim, kapakta Okan Bayülgen'i görünce aldığım gibi bıraktım. Ama bırakılanlar arasında ButikOteller kitabı da(Sevan Nişanyan'ınki değil) vardı , aldım hemen.

Güzel ağabey Stalker, Ay Vakti adlı dergide Terrence Malick'in Yeni Dünya filmini yazmış. Açık yazayım, Stalker'ın film okumalarını sinema üzerine yazılarını kaçırmayın, çok az şeyi tavsiye ederim. Yazıya buradan ışınlan 

Vatan dergi grubundan çıkan Haftalık dergisi vardı bi' aralar. Ercan Arıklı çıkarıyordu. Öldükten sonra da bi' kaç yıl daha çıktı dergi. Kapakta bi' hafta Murathan Mungan bi' hafta Polat Alemdar olurdu. Sentez mi yapıyorlardı ne. Derginin ilk sayılarında Can Kozanoğlu'da müzik üzerine yazıyordu. Can Kozanoğlu demişken, en son Ntv'de Arka Sayfa'yı yaptı. 'İletişim yayınlarıyla kapattım defteri' demişti. Göster artık gül cemalini, güzel kalemini Can Abi.

Yıllar sonra ilk defa Tempo aldım. O yakada değişen bi' şey yok. Hala bomboş. Al Tempo'yu vur Aktüel'e...

Robinson Cruise 389'da Nylon Mag'in eski sayıları 5 tlye falan bulunabiliyor, denk düşürene...

D&Rlarda GQ dergisinin İngiliz edisyonu 17 tlye, USA edisyonu da 25 tlye falan satılıyor.
Kadıköy Tepe Nautilus'a büyük ama şeklen ucube bi' D&R açılmış. Can çekişen Megavizyon'un sağlam kalelerinden Nauitlus'u da bitirir heralde bu hamle. 

3 ayda bi' çıkan Trendsetter güzel dergi ama tüketim ömrü bende en fazla 1 saat.

Bu ülke Ermeni açılımını bile gördü ama Bant dergi de tutuculuk tam gaz devam. Dergi poşette, kapakta içerik namına hiç bi'şey yok. Bu şartlarda çıkıp 'bağımsız dergicilik zor yeavvv' diye ağlamayın.

 Darbe günlüklerini yayınladı diye Nokta dergisi, baskılar sonucu 2007'de kapanmıştı. Yağmayan yağmurdan paranoya üretip zırt pırt basın özgürlüğü zevzekliği adı altında Taksim'e yürüyen ikiyüzlülerden o zaman tepki gösteren 5 kişi sayınız...

ideefixe '3 iş gününde kargo teslimi' garantisi verdiği siparişlerini ancak 10 günde gönderiyor ama 'Sabit Fikir' adında edebiyat dergisi çıkarmışlar. Beleş dergi kategorisinde olmasına rağmen içerik olarak epey dolu bi' dergi olmuş.

Yazı topu 2-3 cümle olacaktı, uzattım. Makinada yarın işte giyeceğim gömlekler yıkanıyor. Hangi programa aldıysam bitmiyor da meret.

21.05.2011

Son Mohikan Kadar Gerçek

Bu topraklarda görülen en son punk. 
Onun üzerine punk görmedi bu bedbaht ülke.

"Umarım Pasifik Hayallerimdeki Kadar Mavidir."

2008 yazı, Almanya'da bi' Türk kahvesinde Hırvatistan maçı, uçan adam, galiz küfür ekstralı...



Bazı günler olur, hiç bitmesin istersin,
bitince de hep geri gelsin...

yes we can hope


29.04.2011

Interpol



Gelselerde gitsek diye bi' liste yapsam geleceğine en zor inanacağım grup Interpol olurdu.
1 haziranda Maçka yokuşundalar. Biletlerimizi aldık bekliyoruz. Interpol bile geliyorsa The Killers hayli hayli gelir ümidiyle...

Trans hali @Interpol | The Lighthouse 


6.03.2011

English Heart Irish Blood



Morrissey / You Have Killed Me

There is no point saying this again,
but i forgive you, i forgive you
always i do forgive you

20.02.2011

Misafirin Ultrası

Pek kıymetli cumartesi günümün ilk kısmı Zeytinburnu-Merter hattında koşturmayla geçti. Koşturmayı 'Men at work' diye kodlayayım şimdilik. Bu koşturmaların mahsülünü yazın görürsünüz.
Herneyse, günün 2. kısmında Alman misafirlerim vardı. Almanya'dan sırf Beşiktaş-Fenerbahçe maçı için geldiler. Bu maça gelirken Yunanistan'da Paok-Cska maçını, Güney Kıbrıs'ta Omonio-Apoel derbisini izlemişler. Eduardo Galeano'nun 'Futbol Dilencisi' metaforunun ete gelmiş halleri adamlar. Ağzımın suyu akmasın diye de "başka nerelere gittiniz birader" diye soramadım, sorsam secere gibi dökülecekler, o da moral bozucu yani.

Çocukların ikise de sıkı. Biri Almanya'da 5 yıl men stadyumlardan men cezası yemiş, diğeri de 1.5 yıl. Birinin 5 aylık hapis cezası paraya dönüştürülmüş. Ama holigan değiller, ultras kültürünü benimsemiş adamlar. Paok tribünlerini sordum, beklediklerinin çok altında bulmuşlar.5 dakikalık youtube videolarıyla milleti yiyorlar dedi. Güney Kıbrıs'a gitmişken, Kuzey'e geçip futbol namına bi'şey aramışlar ama tabi ki sonuç 0. Çetinkayaspor'u öğrenmişler yine de, kaçınız duydunuz Çetinkayaspor'u? Kıbrıs'a Marmara'da zannedenler var  bu ülkede.

Beni keklemiyorlarsa Türk tribünlerine ciddi saygı gösteriyorlar. Zaten daha önce bizim Kadıköy'de oynadığımız Frankfurt maçına gelmişler. O ortamı bile beğenmişler. Alman ultras fanzinleri için yazdığım bi' yazıda bizim grupları tanıtmıştım. Kill For You'yu merak ediyorlardı en çok ve isminden ötürü çekiniyorlardı .

Almanya'da ki tribün yasasını anlattılar. Bizimkine minnet ettim. 1. yıl stadlardan uzaklaştırma yiyen Andy polisle çatıştığı için, 5 ay hapis cezası para cezasına çevrilen Benjamin ise 2 kez mevzudayken yakalandığı için ceza yemiş. Sivil polis Anderas'ı takibe almış, sokakta yakalamış mesela. Yasalar bizimkinden epey ağır ama ama polis keyfi uygulamalarda bulunamıyor. Pankart yasaklamaları, taraftara hayvan gibi muameleler mümkün değil. Hitler'in torunları 50 yılda kendilerini toparlamışlar bizse askeri vesayetten kurtulduk derken polis vesayetine giriyoruz günbegün.

Ultras olarak herkesin yaşadığı sıkıtınlar ortak olunca başlanan cümleler kendi aramızda tamamlanıyordu. '17 yaşındaki çocuk gelmiş ürünler ne zaman çıkacak' diye kendi tribünleri hakkında serzenişte bulununca resmi tamamlamış olduk, ulan aynı cümle bizim tribünde de var dedim kahkahalar falan. Gelen 2 ultras Frankfurt taraftarı. Frankfurt'un tek 1 Alman ligi şampiyonluğu var, o da 50lerde. Yani adamlar hiç lig kupası görmemişler, gördükleri tek kupa Almanya kupası. Bu adamlar Frankfurt ultrasları, muhtemelen bi' 10 yıl daha şampiyon olamayacağını bildikleri takımlarının peşinde koşturuyorlar, meseleyi anlıyor musunuz?

Maç Sonrası Notları:
Maçı Beşiktaş yeni açık tribünde izlediler. Maç sonrası da epey derbi üzerine muhabbet ettik. Hayatlarında böyle bi' atmosfer yaşamadıklarını söylediler. Bunu söyleyenler Boca-River derbisini bile yerinde izlemiş kişiler olunca söylenenleri ciddiye almak gerek. Maç öncesi Dolmabahçe civarlarında bizimkilerin gelişini bekleyip fotolarını çekmişler. Bi' deplasman tribünü nasıl bu kadar birlik içinde ve organize olabiliyor diye şaşırdılar. Bizim tribünler için, 'görsellik dışında vasat bi' maçtı' demedim bile. Toplu tezahüratlarda %100 katılımın olması etkileyici gelmiş epey. Tezahürat melodilerinin Yunan tribünlerine benzediğini söylediler. '600 yıl bizim parçamız olarak yaşadılar, etkilenmeleri normal' dedim. Tribünde meydana gelen kavgalara anlam verememişler. Türkiye'de çok yaygın olduğunu ifade ettim. Dün geceki atmosferin sadece yaşamayla ifade edilecek türden bi' atmosfer olduğunu söylüyorlar son olarak.

1.02.2011

God Save McQueen

Barbour, Steve McQueen'in 1964'te Amerikan takımıyla Almanya'da katıldığı motorsiklet yarışında giydiği monttan koleksiyon üretmiş. İşin ibneliği koleksiyonun sınırlı sayıda, sadece belli başlı mağazalarda satılacak olması. Online satış da yok.