24.12.2009

Yerel Takımınızı Destekleyin

Bu özünde bir mübadele  hikayesdir. Tarkovski alınmasın ama bu seferki göndermem Theo Angelopoulos'un Ağlayan Çayırı'na.

Dönem 70'ler, herşey uçuk kaçık... Büyük büyük dedemler, amcamlar anglosakson kökenlidir. Büyük büyük amcamın bi' tanesi Sunderland tribününü kovalıyor o zamanlar.  Hafiften FIRM olaylarına girmiş . Beni o amcama benzetirler. Amcamın o dönemden pub arkadaşları anlatırlar, amcam tribünde çok güzel ' Who is manchester? manchester i fuck your sister' çektirirmiş.

Bu esnada diğer amcam Galler'de kıraathane işletiyor.  Dedemler de oturup hergün hükümet kurup kral deviriyorlarmış. Türk işte.

70'ler dedik ama dönemin atmosferini anlatmamak olmaz. İngilitere 'demir leydi' Margaret Thatcher'in ellerinde. Margaret holiganların, punkların, skinheadlerin, pakilerin afedersiniz bi tarafından şırıngayla kan alıyor resmen. Yine afedersiniz alt kültür falan ne varsa anasını ağlatıyor. Devir, Tathacher'ın ellerinde İngiliz lümpenlerinin devri. Amcam sonra bakıyor holigan dalgasından artık çorba parası çıkmayacak, Türkiye'ye kapağı atmak gerek diyor. Dedemlerde kabul ediyorlar. Hem dönünce torunları İmam Hatip'e falan yazdırırız diyorlar.

O günlerde Didim'i, kızıl suratlı veteran emekli İngiliz morukları ve onların; memişleri sarkmış, selülitleri artık balina gibi olmuş kokoş karıları istila etmiş. O zamanın belediye başkanı da ulusalcı bi' tip. 'Vay efendim Türk beldesinde İngilizce fatura olmaz' diyor. Hani, 'abi Didim'de İngilizlere ingilizce fatura gidiyormuş' muhabbeti var ya, o işte..Neyse İngilizler de buna bozuk atıyorlar.
İşte dedemlerin mübadele olayının temelleri böyle atılıyor. Yunanistan, Bulgaristan mübadelelerini biliyorsunuz ama bu İngiliz mübadelesinden haberiniz yoktur muhtemelen...


7 Yılın Hikayesi

The Cranberries üyelerinin 7 yıl sonra bir arada çekilmiş ilk resimleri... Dolores'in oğlunun vaftiz töreninden..
Dolores hala rüküş, toplasan bi 30-35kg çeker, son 7 yılını Somali'de geçirmiş gibi. Yedikleri içtikleri onlara ama 7 yılda müzik adına bişey yok.

8.12.2009

Miguel


12-13'lü yaşlarımın yatılı okul günleri... Her akşam zorulu ders etüdlerinin ardından 45 dakikalık kitap okuma saati olurdu. O yaşlardaki çocuklar için yapılabilecek en güzel ebebeyn uygulamalarından birisidir herlade bu. Çoğu dünya klasiğini kötü tercümelerinden de o kitap okuma saatlerinde okudum. Kafayı yiyecek derecede Jules Verne kitaplarına düşkündüm mesela. Kafayı sıyırtacak kadar renkli dünya sunuyordu çünkü Jules Verne . O yaşların doğası gereği sadece kız kolejindeki kızları hayal etmenin yanında hayal dünyamız için güzel bir çeşitlilikti.

Yıllar geçip gitti, klasikleri  sağlam çevirilerinden okumak gerekti.Yapı Kredi Yayınları'nın, Cervantes'in La Manchalı Asilzade Don Quijote'si, yani romanların atasının orjinalinden birebir çevirisi var. Özel basım kitapta Cervantes'in o yıllarda (1605) kitap için yazdığı önsöz, kilisenin tasdiki gibi güzel detaylar var (kilise tasdiki lazım tabi, hala engizisyon var, öperler yoksa adamı). İki cilt , 900 sayfa civarında...Tribünden sahaya atsan garanti 4 maç sahan kapanır ..En son Don Quijote'yi orta 1'deyken Timaş yayınlarından okumuştum. Kitapta Don Quijo'teyle Sancho Panza'nın cemaatle namaz kılmadığı kalmıştı bi..

Bunları niye yazıyorum? Üniversite son sınıfa gelmiş, 'bugüne dek 1 kitap okudum' diye böbürlenenmenin olağan sayıldığı memleket şartlarına tahammül edebilme kapasitem zorlandığı için.