müzük etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
müzük etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26.11.2011

Porque

Benimkisi blogspot altyapısıyla tumblr oynamak gibi. Bi' kaç foto bi' kaç video, altına da 2 satır yazı...

 Turkish Depeche Mode

12.10.2011

Great Expectations



Ridiculous Thoughts live in Paris 

Büyük beklentilerimiz bi' Charles Dickens romanı değil...

The Cranberries, 2002'deki toplama Stars albümünden 10 yıl sonra 14 Şubatta Roses albümüyle dönüyor. Gerçi 14 Şubatta tarihi potansiyel bi' çiçek, börtü böcek albümü çağrıştırarak korkutmuyor değil...

Limerick'in zalım çocukları, Allah'ınız varsa ki sapına kadar Katoliksiniz, adam gibi albüm yaparsınız da beklediğimize değer. Ben çocuklarımın da yeğenlerimin de The Cranberriesle büyümesini, bana Ode to My Family türküsü seslendirmesini istiyorum. Bu hakkı verdiniz bizlere, biz de histerikçe isterik..Bi' No Need to Argue gibi albüm hakkımız değil mi önce onu kararlaştıralım.

Dünya Gözüyle The Cranberries

7 Yılın Hikayesi

Rock'n Roll'un Steril Çocukları

16.07.2011

No Quarted


Robert Plant, Led Zeppelin'in bitmek bilmeyen yeniden birleşme söylentileri için, " tekrar bi' araya gelirsek para dolu bi' çanta için olmaz' demişti. 94'te Mtv için bi'araya geldiler, rivayetlere göre Paul Jones'ı satarak...

Projede avangard takıldılar, Arap çöllerinde Faslı ve Mısırlı müzisyenlerle ortak şarkılar söylediler. Fas'a gittiler, yerel müzisyenlerle takıldılar ki her zaman için o kültüre yatkındılar. Kashmir'i de Fas çöllerinde seyahat ederken yazmışlardı. Yukarıdaki dvdyi bugün D&R'de indirimli görüp aldım, koleksiyonda olsun, göz çıkarmaz. Dvd içeriği zayıf... Kötü bi' şarkıya klip, Robert Plant'in ve Jimmy Page'in Fas'ta bi' sıra gecesinde çekilmiş görüntüleri var. İlgimi çeken başka bi'şeyse Londra da sokak ortasında Mtv'nin Plant ve Page ile röportajları var ama bi' Allah'ın kulu da "bülent başgaaaaan" şeklinde efsanelere ilişmiyor, bıraktım imza isteyeni kafasını çevirip bakan yok. Bugün Sinan Akçıl'ı dinlemek için binlerce kişi stadyum dolduruyor.

Dvd kötü dedim, çünkü proje kötü. Herkesin 'keşke yapmasaydım' dediği işler vardır, Led Zeppelin'in bile..

 *Şovun sonunda Plant ve Page'in Mısırlı perküsyoncularla ortaklaşa derledikleri Kashmir var. Tadından yenmiyor, sizde tadın diye...


2.06.2011

Dünya Gözüyle Interpol


 Dünya gözüyle gördük. Dünya gözüyle Leif Erikson'u dinleyip 'she feels that my sentimental side should be held with kid gloves' kısmına avaz avaz eşlik ettik. New York'un has çocukları sanki kasettenmişcesine pir-ü pak çaldılar. Bi' The Scale'i ya da Pace is the Trick'i çalmadılar belki ama salatalık bulup tuzlusunu isteyen konuma düşmekten imtina ederim. Hem Interpol'ün sahne duruşu çok esaslı . Vıcık vıcık pogoydu, çıldırmaydı hallerinden eser yok, efendi efendi tıngırdatıyorlar. Böyle steril rock çocukları çok daha makbul benim katımda. Seyirciyle ilişkileri de sadece müzik üzerinden.'Özel Grup' diye yutturmaya çalışılan ama bildiğin alt grup olarak çıkan Mor ve Ötesi gibi şarkı aralarında hükümet kurup, devirmiyorlar. Müziğini çal git, bırak dünyayı kurtarmak Bono'ya kalsın Harun.
'Cool' klanının son temsilcilerinden Paul Banks giderken see you soon dedi. Bizde erkek sözü olarak aldık.

pm: Interpol gibi gelmesine pek olanak vermediğim grubun gelmesini sağlayan, bilet fiyatlarını da makul tutan Pozitif'e teşekkürler.

29.04.2011

Interpol



Gelselerde gitsek diye bi' liste yapsam geleceğine en zor inanacağım grup Interpol olurdu.
1 haziranda Maçka yokuşundalar. Biletlerimizi aldık bekliyoruz. Interpol bile geliyorsa The Killers hayli hayli gelir ümidiyle...

Trans hali @Interpol | The Lighthouse 


6.03.2011

English Heart Irish Blood



Morrissey / You Have Killed Me

There is no point saying this again,
but i forgive you, i forgive you
always i do forgive you

24.07.2010

Dünya Gözüyle The Cranberries


Yalan yok, tırsarak gittim konsere. Hani 7 yılda çok şey değişmişse, hani beklentileri karşılamazsa endişesiyle... Yani boru değil, lise çağlarından beri dinlemişsin, çokları gibi güzel müziğe onlarla başlamışsın. Çoğu şarkıları mazinde bi'yere çentik atmış, hayatının bi' yerinden öylesine geçivermemiş işte ve dünya gözüyle ilk kez göreceksin...
Bu düşüncelerle yengenize de alarak İnönü stadın maraton tribün tarafından Küçükçiftlik Parka doğru yokuş aldık. Geçerken yengeniz, "Bu stada da geldin mi" diye sordu. "Geldim, analarını bile..." demedim.

Konserin yapılacağı Küçükçiftlik parkı girişi  Nokia'nın snake oyununu çağrıştırıyordu. Nerdeyse kilometreyi bulan, nerde başlayıp nerde kıvrıldığı nerde bittiği belli olmayan kuyruk organizasyonun ne menem bi'şeye benzeyeceğinin ilk işaretleriydi. Girişte ise, artık çoğu işletmede giderek yapısallaşan, "dışarıdan bi' zıkkım getireyim demeyin" despotizmi var. İyi de elimdeki yarım litrelik su, damacana falan yüklendiğim yok zaten. Hem pek bi' şerefsizlik yapıp İstanbul'un en sıcak gecesinde o yarım litrelik suyu içerde 5 tlye itekliyorsunuz millete.

Neyse keyif bozmak yok. Biraz geç kalmışısız, arka taraftalarda konumlandırıyoruz kendimizi. Ama önümüzde de basketbol milli takımı konuşlanmış. Yengeniz Burcu Esmersoy bende Mirsad Türkcan boylarında değiliz. Güzel bi' görüş açısı yakalayana kadar epey uğraştık, bulunca da demir attık yanlızlığa bi' hasret denizinde.
Ortalıkta liseli populasyonu yok, Rihanna ve Emre Aydın'da kalmışlar. Hem bizim için, hem de yoğun mesaj trafiğinden kurtulan çevredeki baz istasyonları için güzel haber. The Cranberries naifliğiyle örtüşen bizim kuşak, 80ler 90lar kırması yoğunlukta. Sırada arkamda bulunan askerden yeni gelmiş çocuklar, üniversitede son demlerini yaşayan kızlar vs. (Burada araya gireyim;  sevgili çiftler, konser alanları evinizin yatak odası değildir. Başka yerde yiyemediğiniz naneleri yemen için meşruiyet sağlayan bi' alan da değildir.)

Biz alana girdiğimizde Malt çalıyordu. Bi' kaç şarkıları dışında aşinalığım yok pek ama fena değillerdi. Çoğu alt grubun kaderi olan ilgisizlikle karşılaştılar. 9'da bıraktılar zaten. 9-10 arası ise çok sıkıcı geçti. Organizatörlerin milleti oyalama niyetine sundukları ise alanda pek kimsenin ilgisini çekmeyen Serdar Ortaç konserinden apartılmış dans gösterileri oldu.

The Cranberries'te çok uzatmadı, tam zamanında 10'da Analyze ile sahneye giriş yaptı. Benim için bundan sonrası trans haliydi. Lise çağlarımda çoğuları gibi Zombie ile başladığım yolculuk geldi aklıma. Öyle video paylaşım sitelerinin, mp3 playerların falan olmadığı günlerde Anadolu'nun ücra bi' kenti. Sırf 3-4 Cranberries şarksısı var diye gidilen 1 saatlik kesilen fişi o şarkıları dinleyerek geçirilen internet kafe... Diğer cranberries severlerinden kargoyla gelen konser cdleri... Blue Jean dergisinin verdiği cranberries klipleri cdsi...Mtv Unplugged kayıtları... Discman dönemleri, nerdeyse tüm yolculuklarımda mutlaka arka fon olmuş en az 1 cranberries şarkısı, Adapazarı-istanbul otobüs ve tren yolculukları...Çevremdeki nerdeyse herkese bi' cranberries şarkısı üzerinden ortak küme oluşturmuş olmam...Yani diyorum ya öylesine, teğet geçmemiş Cranberries hayatımdan. Hayatımın bi' döneminde benimle beraber yol almış, yoldaş olmuş, o dönemin her anına bi' çentik atmış.

 Dolores kısa saçlarıyla erken dönem The Cranberries günlerini çağrıştırıyordu sahnede. 38 yaşında 4 çocuklu olması performansından bi'şeyler götürmemiş. Orada bulunan çoğu kişinin endişelerini boşa çıkardı resmen. Ergen dönemlerinde verdiği konserlerde deli dolu halinden gram eksilme yoktu. Halen çok rüküş ve halen çok garip dans ediyor. Animal Instict'i söylerken klipteki dans figürlerinin aynısını yaptı. Sesi hala mükemmel. Playback diye yutturabileceğin gibi bi' konserdi resmen. Ridiculous Toughts, Free to Decide gibi bazı bölümlerinde ciddi ses becerisi getiren şarkılarda kayıtlardaki olduğu gibi söyledi. Playlistte çoğunluğu tatmin edecek şekilde oldu. Promises'i özellikle çok istiyordum. Encore için sahneye çıktıklarında çaldılar, epey de bekleyeni vardı şarkının zaten.

Organizasyona dair ne varsa aksak kör topaldı belki; ama The Cranberries'i dünya gözüyle hemde muhteşem performanslarıyla dinledik işte yahu. Böyle bi' durumda geceyi domine edecek başka bi' derdin kalmıyor. Led Zeppelin'den Robert Plant'in de konserine gittim ama konserin Cemil Topuzlu'da olmasından mıdır nedir bu konser kadar zevk almamıştım.
Güzeldi işte, bi' dönemin hikayesi diyordum ya hani değilmiş aslında. Bu son The Cranberries konserim olmayacak sanırım. Bu topraklara tekrar gelmeseler bile ben onları bi' yerde yakalacağım.
 Promises

fotolar: cranberriesclub.com

Blogun ilk yazısı;
Everybody else is doing it, so why can't we?